Fransız ve Cezayirli filozof Albert Camus’nun fikirleri
üç eseri üzerinden incelenebilir: Yabancı, Veba ve Düşüş. (Bunun yanında iki
felsefi denemesi Sisifos Söylemi ve L’Homme
Qui Revolte) 1957’de Nobel Edebiyat Ödülünü alır ve 48 yaşında yayımcısı
tarafından istemsiz bir şekilde araba kazasında hayatını kaybeder. Kazadan
sonra cebinden son anda kullanmaktan vazgeçtiği tren bileti çıkar.
Veba adlı eserinde Camus bazı absürdist ve varoluşçu fikirlerin özünü kabul
ettirirken özden gelen veya potansiyel olan iyiliğe olan inancı reddederek,
Oran, Cezayir’de insanlıktan çıkarıcı bir veba salgını kullanır. Camus kainata
uygun yaşayan bu insanların önemsizlik ve kayıtsızlık içerisinde yaşadıkları
yaşamlarını küçümseyen bir biçimde kritik olarak değiştirir.
Vebadaki esas ironi Camus’nun “özgürlük”
kavramına uyguladıklarında yatmaktadır. Oran şehri veba salgını ile karantinaya
girer ve özgürlüğünü kaybeder, fakat burada esas soru veba salgınından önce
Oran şehri gerçekten özgür müydü? Alışkanlıkları altında köle gibi yaşayan bir
rejim içinde olmaları, aslıda gerçekten yaşayıp yaşamadıklarını sorgulatır.
Ancak karantina yüzünden eş ve dostlarından ayrılınca yoğun biçimde sevgi
hissederler, ve ancak o zaman zamanında hiçe saydıkları sevginin farkına
varırlar.
Camus ölümün, acı çekmenin ve insanın varlığının
manevi ya da rasyonel bir anlamı olduğuna inanmaz çünkü tanrıya ve ölümden
sonraki yaşama da inanmaz. Camus ölümlü olan insanoğlunun, irrasyonel, absürt
ve açıklanamaz bir ölüm karşısında yaşadığına inanır. Buna rağmen insanların
hayatlarına bir anlam katabileceğine inanırdı. Burada da net bir biçimde
görüldüğü gibi Camus’nun uyguladığı felsefede ölüm ve acıya karşı mücadele
etmek yatar.
Salgının başlarında Oran vatandaşları bir
diğerinin acısına tepkisizdir çünkü her birey bencilce kendi acısının
toplumdaki acıyla kıyaslanamayacak kadar istisnai olduğunu düşünür. Aylar
geçtikten sonra görürüz ki Oranlıların çoğu veba ile savaşan eylemlerde
bulunur. Varoluşlarını karakterize eden yabancılaşma, veba salgınına olan
farkındalık ile kırılmaya başlar. Hayatlarına bir anlam vermiş olurlar çünkü
ölüme karşı asi bir tavır sergiler ve direnirler. Şehirden kaçmaya çalışmak
veya ölüme karşı direnmeden mücadeleden vazgeçmek absürt bir ölüm olarak göz
önüne konur.
Ölüm ve acıya karşı verilen pek çok savaş gibi,
vebayı durdurma çabaları da genel olarak salgının işleyişi ve hastalığın geneli
üzerinde faydasız kalmıştır. Buna rağmen Camus’nun bu eseri sonu olamayan bir
yenilgi ile sonuçlanacak olsa bile, asileşmenin yüce ve anlamlı bir eylem
olduğunu savunur. Bu şekilde, umutsuz zamanlarda optimizmin değerini anlamamızı
sağlayan bir element olur Veba. Vebaya ve ölüme karşı savaşmaya çalışan
herkesin vebaya daha yakın olduklarını bildiği halde asi olmayı seçmeleridir
önemli olan. Veba ile mücadele etse de etmese de vebaya maruz kalma riski
olduğunu fark eden bireyler olmaktır önemli olan. Bu gibi ölmek ve ölmek
arasında yapılan seçimlerde kendileri ve bulundukları toplum için daha anlamlı
bir karar ve daha anlamlı bir mücadele vermiş oluyorlar. Rüzgara karşı atılan
bir meydan okumadır ama o not birinin kendini tanımlayabileceği tek şeydir.
ÖZET:
Nisan ayında binlerce farenin ölmeye başlaması
ile veba salgınını tanırız. Yetkililer farelerin toplanması ve yakılması ile
ilgili harekete geçerler fakat ilk olarak Mösyö Michel, Doktor Rieux’nün
oturduğu apartmanın görevlisi, hastalanıp ölür. Bunu takip eden benzer vakalar
sonucu Doktor Rieux’nün iş arkadaşı Castel ile bu salgının veba olduğuna emin
olurlar. Başta, Castel ve Rieux yetkililerin aldırmazlığı ve diğer doktorların
çabuk kararları ile yüzleşmek durumunda kalırlar. Fakat hızla yayılan bu
salgının ciddiyeti herkes tarafından anlaşılınca şehir karantinaya alınır.
Bu ani hapis ortamına insanlar orada olmayan
sevdiklerine yoğun hasret duyma ile karşılık verir. Herkes kendi acısının
toplumun genelinde çekilen acıdan istisnai bir biçimde farklı ve daha derin
olduğunu düşünür. Peder Paneloux veba salgınının Oran şehrinin geçmişte
işlediği günahlara karşın tanrının cezası olarak nitelendirir. Karantina
boyunca Raymond Rambert (Eşinin yanına Paris’e gitmeye çalışır) gibi şehirden
yasal ve yasal olmayan yollarla ayrılmaya çalışanlar olur. Rambert kaçmada
başarılı olacak planını hazırladıktan sonra eşinden ayrı olan Doktor Rieux
dolayısıyla kaçmaktan utanıp, vazgeçer ve Oran’da kalıp salgın ile savaşmaya
karar verir. Cottard geçmişte ne
olduğunu söylemediği bir suç işlemiştir ve sürekli olarak tutuklanma, yakalanma
korkusu ile yaşar. Vebadan korkmaz ve bu gergin acıda yalnız olmadığını ilk
defa hisseder. Sürgün dönemi birkaç ay sürer sonra birçok Oran vatandaşların
kendi bencil saplantılarını kişisel acıları ile kaybeder. Veba herkesin endişe
ettiği, toplu bir felaket haline gelir. Kendi sosyal sorumlulukları ile
yüzleşmek adına vebayı giderme çabalarına katılırlar. Mösyö Othon'un küçük oğlu
uzun süre boyunca veba acısı çeker ve hayatını kaybeder. Doktor Rieux bu dayanılmaz
ölümden sonra Paneloux’ya bağırır çünkü kurbanın masum olduğuna inanır.
Paneloux, çocuğun ölümünden sonra derinden sarsılmış bir halde ilk vaazını değiştiren
ikinci bir vaaz sunar. Masum insanların açıklanamaz ölümlerinin inananlar ve inanmayanlar
olmak arasında bir seçim zorunluluğu oluşturduğunu bildirir. Peder hasta
düştüğünde, kaderini tamamen ilahi takdire bırakır ve doktor yardımını reddeder.
Haçını kavramış bir biçimde ölür, ama veba hastalığının belirtileri ile
eşleşmeyen belirtiler üzerine hayatını kaybeder, bunun üzerine Doktor Rieux onu
bir 'şüpheli davası' olarak kaydeder.
Salgın sona erdiğinde, Cottard başa durumla
çıkamaz. Polis tarafından yakalanana kadar sokakta rastgele ateş eder. Grand vebadan
kurtulur ve yeni baştan bir hayat sürmeye karar verir. Tarrou salgın azalmaya
başladığında hayatını kaybeder, ama hayatta kalmak için tüm gücüyle, Rieux’ye
diğerlerinin hayatını kurtarmaya ettiği yardımlar kadar, savaşır. Rambert'ın
karısı şehir kapıları açılınca ona katılır, ancak uzun süreli bir hastalık
geçiren Doktor Rieux'nün karısı ölmüştür. Oran hızlı bir şekilde eski rutinine döner. Veba
çoğu insanın unutmak istediği, insan acısını temsil eden kronik bir sahne
olarak kalır.
KARAKTERLER:
DOKTOR BERNARD RİEUX:
Vebanın anlatıcısıdır. Oran’da salgın dolayısıyla sıkı sağlık önlemleri alınmasını
sağlayan, mücadele eden ilk insandır. Sadık bir hümanist ve ateisttir. Yaptıkları
ve kişiliği etik sosyal düzene inandığını gösterir. Oran karantinaya
alındığında, Doktor Rieux veba çabaları az veya hiç fark yaratmayacak bile olsa
mücadeleye devam eder. Her ne kadar karısından uzakta olsa da, kişisel
durumlarının korkmuş toplumun acısı ile ilgilenirken dikkatini dağıtmasına izin
vermez.
JEAN TARROU: Salgın
şehri karantinaya aldığında Tarrou tatil için Orandadır. Bir yabancı olarak,
Oran toplumu üzerindeki gözlemleri vatandaşlarınkine kıyasla daha nesneldir.
Tarrou'nun kişisel ve sosyal sorumluluk üzerine olan inançları Doktor Rieux ile
benzer, ancak Tarrou çok daha felsefidir. Tanrı’nın varlığına inanmaz,
dolayısıyla rasyonel ölüm illüzyonuna inanmaz. Onun için insan varlığı
kaybederken özgürce katılmak, fakat acı ve ölüm ile mücadele edince anlam
kazanır. acı ve sadece ne zaman insanlar özgürce ama ölüme karşı asil mücadele
kaybetmek katılmak seçmek anlamına gelir elde eder. Tarrou vebayı durdurma
mücadelesine kendi etiğine uygun olmak için katkıda bulunur.
JOSEPH GRAND:
Oran’da yaşlı bir devlet memurudur. Görevini üstlendiği zaman kendisine promosyon
için söz verilir ama yıllar geçtikçe, verilen söz gerçekleşmez. Bu nedenle, yıllar
boyunca aynı işi yapar. Evliliği günlük hayatı içerisinde bir bunalım olmuştur.
Monoton rutinden sıkılan eşi Grand’den ayrılır. Yıllar içinde Grand eşine mektup
yazmaya çalışır, fakat kendini ifade ederken 'doğru kelimeleri' bulma konusunda
yoğun bir gerginlik yaşar. Bu anksiyete onu edebi yoğunlaşmalarında onu
engeller. Giriş cümlesinden ileri gidemediği bir kitap yazmaya çalışır.
RAYMOND RAMBERT: Raymond
Rambert Paris'ten gelen bir gazetecidir. Arap nüfusu sıhhi koşullarda
araştırmak için Oran’a gelir ama beklenmedik karantina onu şehre hapseder.
Umutsuz kaçış planları yaparak Paris’teki eşine geri dönmeye çalışır.
COTTARD:
Cottard şüpheli ve paranoyaktır. Ne olduğunu söylemediği ve geçmişte işlediği
bir suç nedeniyle sürekli tutuklanma korkusu içindedir. Oran karantinaya
girince, sürekli olan korku ve gerginliği ile yalnız olmadığına inandığı için
mutludur. Yetkililer yoğun bir şekilde veba salgını ile ilgilendiği için
tutuklanma korkusu azalır. Salgın süresince kaçakçılık işleri ile ilgilenir ve
salgın ile ilgili sorumluluklardan uzak durur.
PEDER PANELOUX:
Oran’da bir Cizvit pederidir. Salgın başladığında kafası karışık, korkmuş
cemaatine vebanın işlenen günahlara karşın Tanrı tarafından gönderilen bir ceza
olduğunu bildiren bir vaaz sunar. Veba arttıkça tutumu değişir ve yoğun bir
inanç testinden geçer.
MÖSYÖ OTHON:
Oran’da muhafazakar bir yargıçtır. Yargıç olduğundan Tarrou onu bir numaralı
düşmanı olarak kabul eder.
JACQUES OTHON: Jacques, Mösyö Othon'un küçük oğludur. Vebayı
kaptıktan sonra Doktor Castel'in veba serumunu o alır.
DOKTOR CASTEL: yaşlı
bir doktordur. Ölümcül hastalık belirtilerine veba teşhisi koyan ilk kişidir.
DOKTOR RICHARD: Oran Tıp Derneği başkanıdır. Rieux ve Castel hastalığın
veba olduğunu söylediklerinde inanmak istemez, 'bekle ve gör' tutum benimsemeyi
tercih eder.
MÖSYÖ MİCHEL:
Doktor Rieux’nün oturduğu binada görevli olarak çalışır. İlk veba kurbanıdır.
KİTAPTAN DESTEKLEYEN FAKTÖRLER:
• Kitapta Tarrou karakterinin yaşamının anlamını
anlamsız eylemler içindeyken bulduğunu görürüz. Eylemleri önemsiz olsa da banal
olandan zevk almayı bir noktadan sonra kasıtlı olarak seçtiğini görürüz.
• Sözü geçen boşluğa tükürme eylemi hayatın
absürtlüğünü ve abesliğini kabul ediştir.
• Grand
ilk başta anlamsız bir hayat sürer. Deneyimlerde
veba sonucu büyüdüğünü ve geliştiğini görürüz.
• İnsanlar
her yerde anlamsız trajediler yüzünden ölür, Oran dünyada tek kayıtsız bir
biçimde acı çeken yer değildir.
• Oran vatandaşları veba ile başa çıkmak için kendilerini
kandırırlar. Kabullenip hastalıkla mücadele etmek yerine, kendilerini hızla geçecek
sahte güvenceler ile kör ederler.
• İnsanlar vebadan önce de sonra da hayatlarını
tekrar içinde yaşamaya devam ederler.
-hande
What i don't realize is in reality how you're not actually much more
ReplyDeletewell-favored than you may be now. You are very intelligent.
You recognize therefore significantly on the subject of
this subject, produced me individually imagine it from so many varied angles.
Its like women and men don't seem to be interested
except it is something to do with Lady gaga! Your personal stuffs
great. At all times handle it up!