ORHAN KEMAL ÖLMEYECEK
Mehmet Raşit Öğütçü,
kendisini bildiğimiz adı ile Orhan Kemal günümüze kadar gelmiş geçmiş en önemli ve
kalıcı yazarlardan biridir. Hikayelerine ve yazılarına yansıttığı karakter ve duruş
ile son 100 yıldır unutulmamıştır, kendisini unutturmamıştır. Orhan
Kemal’in hayat boyu geçirdiği maddi, manevi ve ailevi zorlukları ve sorunları kendi
yaşamına kötü/ters bir biçimde yansıtmaktansa bu durumlardan, ettiği
mücadelelerden, tanıştığı insanlardan ders alıp bir sanat üretmiştir. Sanatıyla
cesaretini ve güçlülüğünü tekrar tekrar yansıtmıştır. Kişisel zorlukları ve
mücadeleleri tam tersine onu durdurmamıştır ve Talip Apaydın’ın dediği gibi “Orhan
Kemal Kazmayı derin vurmuştur ve ölmeyecektir” Orhan Kemal’in analiz ve yorumlama
gücünü tüm yazı ve kitaplarında görebiliriz. Çevresindeki insanların
yerine kendini koymayı, aradaki empatiyi kurmayı ve karakterlerin kafalarındaki
düşünceyi anlatmayı oldukça hızlı ve doğru bir biçimde yapmıştır. Bir konuşma içerisinde her karaktere bürünüp her karakterin bireysel kazancını ön planda tutmuş,
sadece bir birey üzerinden gitmeyerek birçok bakış açısı ile olayları görmeyi ve
yorumlamayı sağlamıştır. Orhan Kemal’in bu yeteneğinin yanında üzeri kapalı bir
biçimde kendi hayatında görüp eleştirdiği insanları ve eleştirdiği gerçek olayları
katmıştır. Her bireyin kendine özel umutlarını, ümitlerini, hedeflerini, amaçlarını ve
isteklerini oturtmuştur ve teker teker her bireyin kendisine bürünerek yazmıştır. Bunların
yanı sıra karakterlerinin en önemli duygularından biri olan ‘umut’ her durumda
karakterinin en belirgin özelliklerinden biri olmuştur.“Ağır Hitit heykelinde bir sarsılma oldu.
İçinde bir ferahlık yüzünü yalayıp geçen bir sevinç, pırıl pırıl bir silkinme. “Anam?” diye
uğundu “Anam? Bana? Bana ha?”… Sonra
gözlerini başgardiyana çevirdi. Göz pınarlarında kabaran yaşlar yüzünün sert derisinden aşagılara yuvarlanırken tekrar
uğundu: “Anacuğum, hoy garip
anacuğum!”1
içindeki geceye bakıyordu. Herkes bir yana,
annesi duymuş muydu bu rezaleti acaba?
Hasta kadının şekeri, tansiyonu yükselir,
ağırlaşabilirdi. Allah vere de duymasalardı.
Sonra, iğnesi… Şehvar, oğlanlar kız… aklederler
miydi acaba? Yanında kalırlar
mıydı? …
…Kudret Yanardağ’ın başı hep vagon penceresinde
dayalı, gözleri yarı örtük, yarı
örtük gözlerinde annesi. Bir cigara yakmak
geçti içinden, yoktu. Cigarasını
İstanbul’da peşpeşine içip bitirmişti. Yenisini
alacak parası da yoktu. Ama bir cigara,
ah bir cigara olsaydı!”2
“Niyazi kapının oradaydı, mosmor, ters ters
bakıyordu. Ben de çıktım… Yıkılmış
gururum, çiğnenmiş insanlığımla mahcup, büyük
bir kabahat işlemişim gibi bekledim.
O anda aklımdan neler geçmedi?
Çok şeyler…” 3
“Sabahları, herkesten evvel geldiğim sıralar,
Elham, Kulhüvallahi okur, üflerdim. Fakat kolun demir ve tahta sessizliği
fevkalade bir ciddilik içinde, tahtasını demirine bağlayan uçtaki tek somunuyla
beraber bana ters ters bakar, dualarıma filan boş verirdi. Zaten şuna dikkat
ediyordum ki, makinelerin bulunduğu yerde dualar pek zavallı kalıyordu. Muazzam
volanların ve iniltili dev makinelerin santral dairesinde Allah, çiviye
takılmış bir tülbent kadar aciz ve zavallı geliyordu bana. Makinede Allah’a
isyan ediş, mazeret görüyordum. Onda hiçbir duanın stop ettiremeyeceği bir kudret vardı. Bu kudret beni ürkek bir
hayranlığa götürüyordu.
… Hayat sahiden tehlikeli bir yol oluyor, bu
yolda mümkün değil yürüyemeyeceğimi sanıyordum. “Ya,” diyordum, “babam
ölüverirse!” Onun varlığında bana evimin dağılmamasını temin eden bir tılsım var
gibi geliyordu. Onu sevmediğim, ondan korktuğum, ondan süratle uzaklaşıp
kurtulmak için can attığım halde onu gene sırtımı dayadığım bir ağaç yahut
uçurumun kenarında sıkı sıkıya tutunduğum sağlam bir meşe dalı kadar kuvvetli
buluyordum.” 4
Orhan Kemal’in kitaplarından
olan örneklerde de görüldüğü gibi karakterin zor bir durum sonrası veya günlük
yaşantısında aklına gelen düşünceler ile kendi iç dünyası ve çevresindekiler ile ilgili
bazen kötü bazen iyi olmak üzere umutlar ve düşler geçirdiğini, karakterin
kendisi bizzat Orhan Kemal olmasa da empati ve iç dünyanın yer yer karşımıza çıkan
güzelliğini veya karmaşıklığını çok başarılı bir biçimde sağlamıştır. Karakterler
karşılarındaki bireyin kafasındaki tepki ve düşüncelerden yola çıkarak kendine bir umut ve
yol çıkarmıştır. Bu bireyin düşüncesinden yola çıkarak karakterin bulunduğu duruma,
veya sıradan bir olaya karşı tepkisine ulaşmayı sağlar. Bu vesile ile karakter
gelecek üzerine varsayım ve olasılıklar yakıştırabilir. Başka bir değiş ile Orhan
Kemal eserlerinde karakterler arasındaki hızlı empati geçişi ile karakterlerin düşünce ve
umutlarını, durumlara karşı iç dünyalarını yazılarında çok güzel bir biçimde yansıtmış
ve okuyucuyu her birey için ayrı yoğunlaşmaya yönlendirmiştir. Bu şekilde
kitaplarındaki karakterler kayıp olmamış ve hepsinin önemli yerleri olmuştur.
“Orhan Kemal ölmeyecek!”
1.
72.Koğuş
syf. 7
2.
Müfettişler
Müfettişi syf. 295
3.
Baba Evi
– Küçük Adamın Romanı1 syf. 39
4.
Baba Evi
– Küçük Adamın Romanı1 syf. 46
No comments:
Post a Comment