Tuzlu su
dendiğinde akla, deniz, okyanus, derinlik, rüzgar gibi kavramlar gelir. Bienal
konusu olarak “Tuzlu su” seçilmesi bence bu sergilerde sanatçılara işlerini
yaparken uçsuz bucaksız bir okyanus gibi, belirsiz, gizemli ve beklenmedik olma
şansını tanımıştır.
Günümüzde
yapılan istatistiklere göre liberal görüşlü insanlar kıyı şehirlerinde
çoğunluktalarmış. Bu istatistiklere bile bakarak bu derin, büyük ve sonu
görünmeyen tuzlu suların insana dolaylı ve dolaysız yollar ile getirdiği his ve
bu hislerden ortaya çıkan düşüncelerin özgürlüğünü ve korkusuzluğunu
görebiliriz.
Hayatımızda
tuzlu suyun ne kadar farklı yerlerde, ne kadar çok etkisi olduğunu görme
şansına sahip oldum bu bienalde. Tuzlu su kültürlere göre kullanım değiştirmiş,
bulunduğu yere özgür fikir ve bunu savunacak özgüven katmış, bir insanın
kendini iyileştirmesine yardımcı olmaktan düşünceyi ifade edebilecek bir
sembole bile dönüşmüştür. Bu sergilerde ise bu kavramın ne kadar özgürce
yorumlanabildiğini ve bu özgürlüğün her sanatçının köşesinde, her sanat
eserinin önünde farklı bir yönü ile “Tuzlu su” ya olan bağımızı çeşitli
yollarla ister istemez geliştirdiğimizi düşünüyorum.
Benim bir veya
birkaç tane sanat eseri seçmememin nedeni ise, sanatçılara verilen bu özgür
tema sayesinde birbirinden güzel olan ve ne yazık ki aralarından bir tane
seçemediğim sanat eseri topluluğuydu. Bu nedenle tuzlu su ve hayatımıza
etkilerini yorumlamak beni bienali anlatırken dışarıda bırakacağım ve daha
sonra pişman olacağım eserleri ve noktaları kaçırmama izin vermedi.
Deniz’i olan
bir şehrin insanı nasıl taşınması gerektiğinde veya gidilecek bir yer
bakıyorken denizi olmasına dikkat ediyorsa, “Tuzlu su” dan sonra ben de her
bienal temanın daha da güzelleştiğini ve olasılıkların tema konduğu halde kendi
sonsuzluklarını yaratabildiğini 14. İstanbul Bienali ile görebilmiş oldum. Bu
bienalden sonra ve bu yazıyı yazarken aslında hayatımda tuzlu suyun ne kadar
çok etkisi ve izi olduğunu, aslında beni
bugün olduğum insana büyüten kavramlardan biri olduğunu üstelik bu farkındalığı
bana “Tuzlu Su Bienali”nin kattığını söylemeden geçemeyeceğim.
Beni kıyılardan
derinlere çeken bu bienal sayesinde bir sonraki İstanbul Bienali’ni ve temasını
sabırsızlık ile bekliyor olacağım.
___________________________________________ . _________________________________________________________
Yazıdan ayrı bir not: Modern sanat ile ilgili yazdığım yazılar aslında yazıldıkları derginin editörü tarafından didaktik bulunduğu için handesmiler'da paylaştığım bienal yazıları, contemporary istanbul yazısı, yarıya indirilecek şekilde dergiye uyarlandığından üzülerek gerçek fikirlerimi yansıtmadıklarını söylemek durumundayım. Dergi dolayısıyla duyulmak istenen hale getirilmektedir. Modern sanat olarak adlandırılan kavrama bakışımın pek sıcak olduğunu söylenemeyeceğinden bu yazıyı paylaşmadan önce bu notu düşmemek yalan söylemek gibi olacaktı. Bir özür bekleniyorsa bu notu o özür olarak kabul etmenizi dilerim. -h
No comments:
Post a Comment