Friday, January 16, 2015

ORHAN KEMAL

ORHAN KEMAL ÖLMEYECEK

Mehmet Raşit Öğütçü, kendisini bildiğimiz adı ile Orhan Kemal günümüze kadar gelmiş geçmiş en önemli ve kalıcı yazarlardan biridir. Hikayelerine ve yazılarına yansıttığı karakter ve duruş ile son 100 yıldır unutulmamıştır, kendisini unutturmamıştır. Orhan Kemal’in hayat boyu geçirdiği maddi, manevi ve ailevi zorlukları ve sorunları kendi yaşamına kötü/ters bir biçimde yansıtmaktansa bu durumlardan, ettiği mücadelelerden, tanıştığı insanlardan ders alıp bir sanat üretmiştir. Sanatıyla cesaretini ve güçlülüğünü tekrar tekrar yansıtmıştır. Kişisel zorlukları ve mücadeleleri tam tersine onu durdurmamıştır ve Talip Apaydın’ın dediği gibi “Orhan Kemal Kazmayı derin vurmuştur ve ölmeyecektir” Orhan Kemal’in analiz ve yorumlama gücünü tüm yazı ve kitaplarında görebiliriz. Çevresindeki insanların yerine kendini koymayı, aradaki empatiyi kurmayı ve karakterlerin kafalarındaki düşünceyi anlatmayı oldukça hızlı ve doğru bir biçimde yapmıştır. Bir konuşma içerisinde her karaktere bürünüp her karakterin bireysel kazancını ön planda tutmuş, sadece bir birey üzerinden gitmeyerek birçok bakış açısı ile olayları görmeyi ve yorumlamayı sağlamıştır. Orhan Kemal’in bu yeteneğinin yanında üzeri kapalı bir biçimde kendi hayatında görüp eleştirdiği insanları ve eleştirdiği gerçek olayları katmıştır. Her bireyin kendine özel umutlarını, ümitlerini, hedeflerini, amaçlarını ve isteklerini oturtmuştur ve teker teker her bireyin kendisine bürünerek yazmıştır. Bunların yanı sıra karakterlerinin en önemli duygularından biri olan ‘umut’ her durumda karakterinin en belirgin özelliklerinden biri olmuştur.“Ağır Hitit heykelinde bir sarsılma oldu. İçinde bir ferahlık yüzünü yalayıp geçen bir sevinç, pırıl pırıl bir silkinme. “Anam?” diye uğundu “Anam? Bana? Bana ha?”…  Sonra gözlerini başgardiyana çevirdi. Göz pınarlarında kabaran yaşlar yüzünün sert derisinden aşagılara yuvarlanırken tekrar uğundu: “Anacuğum, hoy garip
anacuğum!”1

 “Kudret Yanardağ’sa candarmalara değil, vagon penceresinden zifir karanlığı
içindeki geceye bakıyordu. Herkes bir yana, annesi duymuş muydu bu rezaleti acaba?
Hasta kadının şekeri, tansiyonu yükselir, ağırlaşabilirdi. Allah vere de duymasalardı.
Sonra, iğnesi… Şehvar, oğlanlar kız… aklederler miydi acaba? Yanında kalırlar
mıydı? …

…Kudret Yanardağ’ın başı hep vagon penceresinde dayalı, gözleri yarı örtük, yarı
örtük gözlerinde annesi. Bir cigara yakmak geçti içinden, yoktu. Cigarasını
İstanbul’da peşpeşine içip bitirmişti. Yenisini alacak parası da yoktu. Ama bir cigara,
ah bir cigara olsaydı!”2

“Niyazi kapının oradaydı, mosmor, ters ters bakıyordu. Ben de çıktım… Yıkılmış
gururum, çiğnenmiş insanlığımla mahcup, büyük bir kabahat işlemişim gibi bekledim.
O anda aklımdan neler geçmedi?
Çok şeyler…” 3

“Sabahları, herkesten evvel geldiğim sıralar, Elham, Kulhüvallahi okur, üflerdim. Fakat kolun demir ve tahta sessizliği fevkalade bir ciddilik içinde, tahtasını demirine bağlayan uçtaki tek somunuyla beraber bana ters ters bakar, dualarıma filan boş verirdi. Zaten şuna dikkat ediyordum ki, makinelerin bulunduğu yerde dualar pek zavallı kalıyordu. Muazzam volanların ve iniltili dev makinelerin santral dairesinde Allah, çiviye takılmış bir tülbent kadar aciz ve zavallı geliyordu bana. Makinede Allah’a isyan ediş, mazeret görüyordum. Onda hiçbir duanın stop ettiremeyeceği  bir kudret vardı. Bu kudret beni ürkek bir hayranlığa götürüyordu.
… Hayat sahiden tehlikeli bir yol oluyor, bu yolda mümkün değil yürüyemeyeceğimi sanıyordum. “Ya,” diyordum, “babam ölüverirse!” Onun varlığında bana evimin dağılmamasını temin eden bir tılsım var gibi geliyordu. Onu sevmediğim, ondan korktuğum, ondan süratle uzaklaşıp kurtulmak için can attığım halde onu gene sırtımı dayadığım bir ağaç yahut uçurumun kenarında sıkı sıkıya tutunduğum sağlam bir meşe dalı kadar kuvvetli buluyordum.” 4

Orhan Kemal’in kitaplarından olan örneklerde de görüldüğü gibi karakterin zor bir durum sonrası veya günlük yaşantısında aklına gelen düşünceler ile kendi iç dünyası ve çevresindekiler ile ilgili bazen kötü bazen iyi olmak üzere umutlar ve düşler geçirdiğini, karakterin kendisi bizzat Orhan Kemal olmasa da empati ve iç dünyanın yer yer karşımıza çıkan güzelliğini veya karmaşıklığını çok başarılı bir biçimde sağlamıştır. Karakterler karşılarındaki bireyin kafasındaki tepki ve düşüncelerden yola çıkarak kendine bir umut ve yol çıkarmıştır. Bu bireyin düşüncesinden yola çıkarak karakterin bulunduğu duruma, veya sıradan bir olaya karşı tepkisine ulaşmayı sağlar. Bu vesile ile karakter gelecek üzerine varsayım ve olasılıklar yakıştırabilir. Başka bir değiş ile Orhan Kemal eserlerinde karakterler arasındaki hızlı empati geçişi ile karakterlerin düşünce ve umutlarını, durumlara karşı iç dünyalarını yazılarında çok güzel bir biçimde yansıtmış ve okuyucuyu her birey için ayrı yoğunlaşmaya yönlendirmiştir. Bu şekilde kitaplarındaki karakterler kayıp olmamış ve hepsinin önemli yerleri olmuştur.
 Orhan Kemal büyüleyici yetenekleri ile yüz yıldır adını unutturmamış ve değerini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Geçmişi, ailesi, maddi-manevi durumuyla bile insanlara örnek ve ilham kaynağı olmayı başarmış adını unutturmamış, edebiyatta ve tarihte önemli bir yere sahip olmuştur.

“Orhan Kemal ölmeyecek!”


1.      72.Koğuş syf. 7
2.      Müfettişler Müfettişi syf. 295
3.      Baba Evi – Küçük Adamın Romanı1 syf. 39

4.      Baba Evi – Küçük Adamın Romanı1 syf. 46

-hande
           
                           


No comments:

Post a Comment